
Ömer Faruk Kızılkaya
ORTADA KAZANILMIŞ BİR ZAFER YOK, GEVŞEMEYİN!
Bütün dünya yeni yıla odaklanmışken biz ülke olarak ekonomi haberlerine yoğunlaşmış vaziyette radikal bir hafta geçirdik. Son haftalardaki döviz ve altındaki ani yükseliş bizleri tedirgin ederken geçen hafta başında Cumhurbaşkanı’nın açıklaması ve akşam saatlerinde başlayan düşüş herkesin ilgisini ekonomi haberlerine ve borsa sitelerine yöneltti.
Çeşitli spekülasyonlarla, iddia ve komplo teorileriyle geçen yoğun bir haftadan sonra ne yaşadığımızı bile anlamadan yeni bir haftaya girmenin hesaplarını yapıyoruz. Devlet bazı politikalar uyguluyor; kimi destek oluyor, kimi itiraz ediyor… Bunlarla vakit harcamak benim işim değil. Benim işim ise olaya halk gözüyle bakmak.
Geçen haftaki yazımdan sonra doların 18 liralara çıkıp birden 12 liralara düşmesinin üstüne Serkan abi bana nanik yaparcasına mesaj atıp “Yeni gelişmeler hakkında okurlar makalelerini merakla bekliyor.” demişti. Bu tavrı anlayamıyorum ama içinde bulunduğumuz hali en güzel anlatan Serkan abi ile ortak öğrencimiz olan Mehmet Akif oldu. Akif şöyle yazmıştı:
Üç ay önce dolar 10 lira olacak diyen hain olurken bugün aynı şeyi söyleyen büyük bir milli kahraman oluyor.
Ne çabuk değişiyoruz değil mi? Zafer naraları atacak ne var, bilemiyorum. Düşüşe sevinmeyen haindir ama azıcık mantıklı olalım dolar an itibariyle 11 lira. Bizim paramızdan 11 kat daha değerli. 3 ay öncesine göre hâlâ zarardayız. Geçen hafta yazdıklarımın arkasındayım. Borcumuz ödenmesi, bu zafer naraları anlamsız. Henüz kazanılmış bir zafer yok ortada. Ne ürettik? Hangi markayı dünyaya kazandırdık da oradan bize oluk oluk para gelmeye başladı? Ortada bir enflasyon sorunu var ve bunun tek sebebi stokçular değil. Geçen hafta onlarla mücadele edilmediğini, edilemeyeceğini yazmıştım. Sözümün arkasındayım.
Yeni ekonomi paketinin ya da tedbirlerinin bir işe yarayıp yaramayacağını veya hangi işe ve kime yaradığını zaman gösterecek. Sonuçlar hakkında şimdiden yorum yapmak doğru olmaz.
Dolarda hareketliliğin yeni başladığı bir dönemde- bir ay kadar önce- Erzurum’da fırıncılar ekmek çıkarmama kararı aldılar. Aynı gün marketlerin un fiyatlarını artıracağını tahmin ederek marketten 44.90 liraya 10 kg un aldım. Ertesi gün tahmin ettiğim gibi zam geldi, fiyat 49.90 oldu. Aynı un geçen yıl mart ayında 26.90 lirayken bir ay sonra 34.50 olmuştu. Bir yılda 10 lira zamlanan una ne olduysa bir günde 5 lira zam gelmişti. Geçen hafta aylık alışverişimi yaparken merak edip fiyatına bakınca etikette 74.90 lira gördüm. Undan bir ayda 30 lira kâr ettim. Peki, biz 1 ayda 30 liralık nasıl bir gol yedik? Un da ithal edilen ürünlerimizden biri miydi?
Un tabii ki işin bir boyutu ancak en önemli kısmı. Çünkü doları düşürmek önemli olduğu kadar o seviyede tutmak da önemli. Doların performansı gerçek enflasyona bağlıdır. O düşmedikçe dolardaki oynama devam edecektir. O zaman devlet, denetleme işini kamera karşısında tehdit savurarak değil, sahaya inip gereğini yaparak yerine getirmeli.
Geçen haftaki yazdıklarımın arkasındayım: İslam dinine mensup olduğumuzu söyleyip İslam’ın haram kıldığı lüks, israf ve savurganlık ederek bu sorunu çözemeyiz. Diyanet İşleri Başkanı’nın makam arabası açıklaması kokuşmuşluğumuzu göstermesi açısından çok önemli. 11 yıllık eski arabaya biniyormuşlar. Sıkıntı yok başkan, ben de 15 yaşındaki seninkine göre son derece mütevazı bir arabaya biniyorum, altımdan da kaçmıyor. Bakımlarını zamanında yaptırırsanız sorun olmaz. Başkan halk önündeki bir örnek sadece. Hepimiz aynı değil miyiz? Ev ve araba fiyatlarındaki artış bizim görgüsüzlüğümüzün sonucu değil mi? 60 m² evde doğup büyüyenlere 160 m² dar geliyor.
Not: Ekonominin güven vermemesi sebebiyle defineciler iyice ortalığa düşmeye başladılar. Daha da ileri gitmelerinden endişe duyuyorum. Bu konuya dikkat edilmesi gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.