Ömer Faruk Kızılkaya

Ömer Faruk Kızılkaya

BİR DEVRİN SONU: ERKMEN GÖREVDEN ALINDI

Geçen hafta şehrimizin yerel basınında bir habere rastladım: Tartıştığı Müze Müdürünü Görevden Aldı

Malumunuz geçen yıl DAP İdaresi Erzurum Kalesi’nin restorasyonuna maddi destek sağlayacaktı. Kalede basın mensuplarının huzurunda bir protokol imzalandı. Orada İl Kültür ve Turizm Müdürü Sayın Cemal ALMAZ “Kaleye şimdiye kadar çok şey yapılmamış.” sözleriyle kalenin ihmal edildiğini söyleyince Müze Müdürü Sayın Mustafa ERKMEN de “Sen daha dün geldin göreve…” sözleriyle tepki göstermişti.

Haber yapılırken genel anlamda görevden alınma konusu geçen yılki bu haber üzerine kurulmuştu. Oysa işin aslı biraz farklı. Zaten mantık olarak da devlet işleyişi olarak da böyle bir şeyin yapılmasının mümkün olmadığı ve olamayacağı prosedürü bilen herkesin malumudur. Eski Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Fevzi BUDAK, bunun en güzel örneğidir.  

Uzun zamandır şehirde kültür ve turizm konularında araştırmalar ve çalışmalar yaptığım için şahit olduğumuz bazı olaylar var, bunlardan birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum:

Yaklaşık yirmi sekiz yıldır Erzurum Müze Müdürlüğü görevini yürüten Sayın Mustafa ERKMEN’in artık görevine İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünde devam edeceğini öğrenmiş bulunmaktayım. İyi olmuş, demeyeceğim ama isabet olmuş diyebilirim.

Malumunuz bir süredir Erzurum’u dağ taş gezip Erzurum ile ilgili araştırmalar yapıyorum. Erzurum’un gerek tabiat güzellikleriyle gerek bitki örtüsüyle gerekse coğrafyada rastladığımız tarihi eserleriyle ilgileniyorum. Tespit ettiğimiz yerlerle ilgili gerekli çalışmaların yapılması için de İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile irtibata geçip gerekli yazışmaları başlatıyoruz.

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yazılarımızı hemen işleme sokup gerekli çalışmaları başlatıyor ama müze müdürlüğü ekiplerinin arkamızdan bazı rahatsızlıklarını dile getirdiklerini öğreniyoruz. Bir insana işini yapmak niye ağır gelir, bunu da anlamakta zorlanıyoruz.

Geçen yıl şehrimizdeki yöneticilerden biriyle konuşurken kendilerine Erzurum’da bir müzenin olup olmadığını sordum. Var, cevabını aldım. Yerini sordum, “Paşalar Caddesi’nde” cevabını aldım. En son ne zaman gittiklerini sordum ve epey olduğunu öğrendim. Müzenin ziyarete kapalı olduğunu söylediğimde ise inanmadılar.  Denemesi bedava, gidip bir ziyarette bulunun, teklifime ise hayret ettiler. Kendimden emin oluşum, kendilerini ikna etmeme yetmişti. Neden kapalı olduğunu sorduğunda ise binanın sağlam olmadığı konusunda rapor hazırlandığını ve taşınması gerektiğini ya da mümkünse binada sağlamlaştırma çalışması yapılması gerektiğini, kurumun ise ikisi için de ciddi bir hamle yapmadığını öğrendiğimizi söyledim.

Bir şehri gezmeye, tanımaya gidenler ilk olarak oranın müzesini ziyaret ederler. Erzurum’a gelenlerin böyle bir şansı maalesef yoktur. Yaklaşık üç yıl önce yapılan sağlamlık testinden geçer not alamayan müze binasının boşaltılması ve sağlam bir binaya geçmesi kararı alınmış olmasına rağmen yapılan tek faaliyet binanın ziyarete kapatılması ve eserlerin toplanması oldu. Yasak savmak için belki bir başvuru yapılmış ama ısrarcı olunmamıştır. Asıl ironi ise ziyarete kapatılan binada memurların çalışmaya devam etmeleri ve tarihi eserlerin aynı binada tutulmasıdır.

Aziziye Belediyesinin hazırlamakta olduğu Taş Eserler Müzesi için bazı yerlere eserleri almak için görevlilerle gitmiştim. Tortum’un Ballı Mahallesi’nde bir harmanda koç heykelleri olduğu bilgisini almıştık. Oradaki eserlerin paramparça olduklarını gördüğümüzde harman sahibi Süleyman Dumlu isimli amcamızla konuştuk. Amca, görevlilere müzeye başvurduğunu ama ilgilenmediklerini söyledi. Bunu duyar duymaz cep telefonumun kamerasını açarak amcayı konuşturdum. Amca 1960’tan beri definecilik yaptığını anlattı. Harmandaki heykeller için müze müdürlüğüne gittiğini, oradakilerin “Onlar bize yaramaz.” şeklinde amcamızı geri çevirdiklerini söyledi. Köylülerden 10-15 sene öncesine kadar o eserlerin sağlam olduklarını öğrendik. Benzer sahneyi farklı mahallelerimizde de yaşadık. (Video arşivimde duruyor.)

İki sene önce bir gazetede Köse Mehmet Mahallesi yakınında Yılanlı Çeşme yakınında BOTAŞ’ın başvurusu ve sponsorluğunda yapılan arkeolojik kazının sonucunda antik bir yerleşim bulunduğunu, daha sonra da kazılan yerlerin doldurulduğunu (Eğer kazı çalışması devam ettirilemeyecekse kazılan alanın kapatılması kanunla sabittir, burada usulsüzlük yoktur.), verilen rapora göre BOTAŞ’ın boru güzergahını değiştirdiğini ama bölgede ne kazının devam ettirilmesi için ne de bölgenin korumaya alınması için hiçbir girişim ve çalışmanın yapılmadığını yazmıştım. Bir akropol özelliği gösteren yerleşim, Erzurum’un tarihini 7000 yıl öncesine götürüyor, diye bir haber de yapıldı benim yazımdan 7-8 ay sonra. Madem bu kadar önemli bir yer, neden bakanlıktaki hatırlı dostlar (?) devreye sokulmadı, neden Erzurum belediyelerinden, vekillerinden, başbakan yardımcısı olan vekilimizden destek istenmedi, gibi deli sorular gelip kafama takılıverdi.

Erzurum’un çeşitli yerlerinde yapılan temel kazılarında tarihi eser ve tünel gibi birçok ürün ortaya çıkmasına rağmen garip bir şekilde müzenin arkeologları bulunanların arkeolojik değer taşımadığını raporladılar. Raporlar elimize geçtiğinde bilim insanlarına eseri ve yazıyı gösterdik, hayret içerisinde kaldılar. Arkeologlar aldıkları talimatı mı yerine getirdiler yoksa gerçekten bir şey bilmiyorlar mı? (İsteyene belgeleri verebilirim. Belgesiz yazarsam iftira etmiş olurum.)

2013 yılında Tortum’un Pehlivanlı beldesinde (O zaman beldeydi.) dönemin belediye başkanı Yunus KESKİN ile irtibata geçilerek alınan 13 koç heykeli ilk önce Olimpiyat Parkı’na götürüldü. Daha sonra o parkın halka açılması gündeme gelince heykeller Erzurum Kalesi’ne götürüldü. Müzeye 2013 yılında teslim edilen taşların envantere geçirilmesi ise 2017 yılının kasım ayına nasip oldu. Sebebi ise Kale etrafında yapılan restorasyon ve kentsel dönüşüm çalışmalarından sonra Büyükşehir Belediyesinin kale çevresine dekor amaçlı olarak Aziziye Belediyesi tarafından toplanan eserlerden almak istemesiydi. Aziziye Belediyesi ekibi Kale’deki koçların kullanılmasını teklif edince müze yetkilileri dört yıl sonra eserleri envantere geçirmeyi akıl etti.

Envantere geçirilmeyen eserlerin olduğu, eserlerin konservasyon ve restorasyonunun yapılmasında yavan davranıldığı gibi eleştiriler de sürekli kulağıma geliyordu.

Geçen sene Dumlu kırsalında bir kaya mezar, antik yerleşim ve tünel keşfi açıklamıştım. O mevzubahis tünelin tescili Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurumu Müdürlüğü tarafından tescillenmiş olmasına rağmen (Hatta o dönemdeki bölge müdürü Lokman KEMALOĞLU bizzat kendisi iple oraya inmiş, oranın fotoğraflamalarını ve incelemesini kendisi yapmıştı.) Mustafa Bey oranın varlığını kabul etmemiş, oranın temizlenmesi ve kazılması için dönemin İç İşleri Bakanı Hemşehrimiz Sayın Efkan ALA’nın desteğiyle çıkarılan ödenek de kullanılamamıştı. Dolayısıyla o bölge de il turizmine kazandırılamamıştı.

Ben o haberi yaptıktan sonra da (duyduğum kadarıyla) müdür bey arkamdan kamuoyu oluşturmak amacıyla gezip dolaşıp istihzalı bir şekilde şahsıma beyaz perdeden tanıdığımız meşhur defineci “İndiana Jones” lakabını takarak aynı tavrını devam ettirmişti.

Bölgedeki definecilik faaliyetleri her sene artarken müze müdürlüğü bunları önlemeye yönelik hiçbir faaliyet içerisine girişmedi. Dedektiflik yapmak polis ve jandarmanın işi ama kamuoyu aydınlatma gibi çalışmalar kendilerinin göreviydi.

Kars’ta “Kanlı Tabya” isminde bir tabya mevcut. Kars Müze Müdürlüğü çeşitli girişimlerde bulunmuş ve orayı Harp Tarihi Müzesi yapmıştır. Balmumu heykellerle savaş canlandırılmış, ziyaretçilere o atmosfer yaşatılmış. Peki, Erzurum’daki tabyaların durumu nedir? Televizyon programlarımda tabyalarımızın tanıtımlarını yapmaya çalışmış, birçoğunu ekranlara taşımıştım. En bakımlı durumda olan  Aziziye 1 ve Mecidiye Tabyası bile Kanlı Tabya’nın çok gerisindedir. (Hatta iddiaya göre önceki valimiz Sayın Ahmet ALTIPARMAK kendisinden tabyaları gezdirmesini istemiş ama gezi esnasında Mustafa Bey tabyaların isimlerini bile doğru sayamamıştır. İspatı istenirse iddia sahibini gerekli kişilere söyleyebilirim.)

Benzer birçok olay sıralayabilirim ama bu kadarıyla bile sizleri sıktığımı düşünmekteyim. Müze müdürünün yerine ise Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünde görevli Hüsnü GENÇ isimli bir kişi vekaleten atanmış. Kendisini gıyabında tanıyorum. O görevi hakkıyla yerine getirebileceği konusunda ise ciddi endişeler taşımaktayım. Eserlerin başına bir şey gelmesi konusunda endişelerin dile getirildiği bir anda yardım isteyenlere “Yapacak bir şey yok.” diyecek kadar heyecansız bir kişi olduğunu biliyorum. Dilerim yetki kendisinde olunca ipi göğüsler ve bizi haksız çıkarır. Kendisine tavsiyem müfettiş çağırarak öncelikle bütün işlemleri kontrol ettirmesidir. Depodaki eserlerin envanter kayıtlarını da kontrol ettirsin.

Son on beş yirmi yılın personel izinlerinin ve yaz görevlendirmelerinin de kontrol edilmesini istiyorum. Kazı sezonu Erzurum’da malum kısa ve kazı ancak mayıs- ekim ayları arasında yapılabilir. Personelin görevlendirildiği şehir ile memleketi arasında eşleştirme yapılmasını da özellikle istiyorum. Kulağıma gelen ilginç iddialar var.

Kısacası olay kin gütme değil, Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği metal yorgunluğun tespit edilmesi ve olaya çare aranmasıdır.

Benim, Kültür Müdürü Sayın ALMAZ’dan ricam madem böyle bir işe girişti (Aslında olay Cemal Bey’in değil, bakanlığın işidir. Bakanlık görevden alma işini sadece Erzurum’da yapmadı.), bari bakanlıkta elindeki bütün kozlarını oynayıp Erzurum’a müzeciliği çok iyi bilen, cesur, cevval, dürüst, kişilik sahibi (dik durmayı becerebilecek, kimsenin kuklası olmayacak) bir müze müdürü atanmasını sağlamasıdır (Bu ifadeleri kimse bir tarafa çekmesin, ERKMEN böyle bir insan değildi gibi bir algı yaratmaya çalışmasın. Bu sözleri ERKMEN’i tenzih ederek söylüyorum.) . Bu kişinin Erzurum’da olmadığını biliyorum, dışarıdan öz geçmişi düzgün bir ismin gelmesi lazım. Eğer öyle bir isim gelirse yardım için elimden geleni yapacağımın sözünü herkesin huzurunda veriyorum. Ama eğer ki işini yapmazsa çalışması için muhalif olup elimden geleni yapacağıma da söz veriyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer Faruk Kızılkaya Arşivi

HOCAMIN ŞİİR KOKAN ELLERİNİ ÖPÜYORUM

01 Aralık 2022 Perşembe 22:37

SİHİRLİ SÖZCÜKLERİ UNUTTUK MU?

04 Kasım 2022 Cuma 13:09

TABYALAR HER ZAMANKİ GİBİ SAHİPSİZ!

14 Mart 2022 Pazartesi 09:33

ERZURUM’DAN GÜZEL HABERLER VAR

11 Ocak 2022 Salı 08:19

EKONOMİ KIRMIZI ALARM VERİYOR

20 Aralık 2021 Pazartesi 19:48

İĞRENÇ BİR HAFTANIN ARDINDAN…

26 Kasım 2021 Cuma 18:19

KASIM DADAŞIN HÜZÜN AYIDIR

15 Kasım 2021 Pazartesi 13:34