
Ömer Faruk Kızılkaya
EĞİTİMDE YENİ BİR SEZON ve YENİ SORUNLAR
Yeni bir eğitim öğretim dönemine merhaba demenin mutluluğunu yaşamaktayız. Öğretmenler öğrencilerine, öğrenciler de okullarına ve arkadaşlarına kavuşmanın mutluluğu içindeler. Ancak eğitim camiası için maalesef her şey bu kadar güzel başlamadı. Bu hafta bu konulara değineceğim. Bakalım ki bu eğitimin hali neçedir?
Okullar yaz tatilinde, geçen sene başlatılan 4+4+4 sisteminin getirdiği birtakım sorunlarla mücadele ederken bu sorunlara yeni çözümler ürettiler. Örneğin ek binası olan ilköğretim okulları sorunu binaları ayırmak ve binanın birini ilkokul yaparken diğerini ortaokul olarak belirledi ve aynı bahçe içinde iki okul şeklinde istifadede bulundular. Bu durumun sonuçları için bir şeyler söylemek şimdilik erken olacaktır. İnşallah iyi olmuştur. Yaz tatilinde durup da okulların açılacağı dönemde inşaata başlayan okullarımız da yok değil. İnşallah geçerli bir sebepleri vardır. Gerçi hesap soran olmadığı için mazeretleri olmasa da sorun olmaz.
Okullarımızda çok şükür öğretmen ihtiyacı büyük ölçüde çözüldü. En azından derse giren birileri oluyor. O derse adam sokmak değil o dersi dolduracak adamı sokmak asıl hünerdir. Umarız ki büyüklerimiz bu gerçeği göz önünde bulundurmuşlardır. Ancak birtakım sorunların yaşandığını gerek öğrencilerimizden aldığımız yansımayla, gerekse geçen seneki rezaletin yansımalarıyla (sınıf öğretmenlerine branş seçme hakkı verilmesi gibi gaflet içeren bir uygulama olmuştu)tecrübe ettik. Bu olumsuz tecrübe öğrencilerimizin eğitimlerine vurulan ciddi bir darbedir. Müsebbiblerini Allah’a havale ediyorum.
Milli eğitim bakanımızın kendinden öncekiler gibi “Dershaneler kapatılacak, velilerin üzerinden bu masrafı kaldıracağız.” mealinde yaptığı açıklamaları tebessümle takip ediyorum. Aklıma Süleyman DEMİREL geliyor. Rivayet odur ki Baba’ya İstanbul’un su sıkıntısı sorulmuş, o da “İstanbul’da su vardı da biz mi içtik?” demişti. Şimdi Bakanımıza ve başbakanımıza soruyorum: Okulda öğrenciler iyi eğitiliyor da dershaneciler velinin kafasına silah dayayarak mı kayıt yaptırıyorlar?
Fatih Projesi gibi muazzam bir projeye imza atan hükümet yazın bir skandalla sarsıldı: Dolandırıcılık. Birileri hemen çetesini kurmuş ve devleti dolandırmış, sonra da bu olay ortaya çıktı. Sonuç mu? Birkaç kişinin yeri değişti ve olay kapatıldı.
Bu proje uygulanacak ama kimlerle? Bilgisayarı açmayı bile bilmeyen öğretmenlerimiz var (Telefonuna gelen mesajı okumayı bilmedikleri gibi.). Bu öğretmenler akıllı tahta teknolojisini ve tablet bilgisayarı nasıl kullanacaklar merak ediyorum. Şimdi en azından tahtada yine bir şeyler anlatıyorlardı tablete geçilince bu öğretmenlerimiz derste ne yapacaklar merak içindeyim. Ama bu projenin amacına ulaşması için eğitimlerin verileceğini de biliyorum. Sadece bu eğitimlerin katılımları nasıl olacak (Malum şimdi imza atarak idare ediliyor, yine öyle mi devam edecek merak içindeyim. Eğer öyle devam ederse halimiz haraptır, benden demesi.) eğitimin amacına ulaşma oranı ne olacak bunları da kafama takmadan edemiyorum. Bilgisayarı bilmeyen öğretmenlerimiz de İbrahim TATLISES benzeri bir savunma yapacaklardır: “Bizim zamanımızda bilgisayar vardı da biz mi öğrenmedik?”
Öğretmenleri suçladığım düşünülmesin. Öğretmen sonuçta eline verilen müfredata göre dersini yapar. Düzgün, dolu bir müfredat verilirse öğretmenin dersleri dolu dolu geçer, verilmezse yine öğretmen elinden geleni yapar. Ancak şu anda hazırlanan müfredatın iğrenç, kitapların da albüm olduğunu göz önünde bulundurursak milli eğitimin daha çok çalışması gerektiğini görürüz.
Bir yenilik daha oldu okullarda: Mazeretsiz devamsızlık hakkı liseler için on güne indirilmiş. Bana sorarsanız isabet olmuş ama öğrenci cephesi isyanlarda. Bu durum, derslere daha fazla devam etmeleri gerektiği anlamına geliyor ki bu da okulun amacına ulaşması için pozitif bir hamle olmuş.
İlkokul ikinci sınıflara kadar İngilizce dersi konulmuş bu da düşündürücü. Bizim çocuklarımız İngilizceyi neden öğrenemiyorlar, onlara daha iyi nasıl öğretebiliriz gibi soruların cevabını aramak dururken en alt sınıfa kadar ders koymak ne derece doğrudur bunu da sizlerin takdirine bırakıyorum. Eller bir yıllık eğitimle çocuğu konuşturuyorken biz dokuz sene eğitim verip cümle bile kurduramıyoruz. Kimse bu durumu irdelemiyor, yöneticiler en alt sınıfa kadar İngilizce dersi koyarak öğretimin tamamlanacağı hayaline kapılıyorlar. What do you do? I’m yattı uyudu. Bizim İngilizce cümlelerimize örnek oldu.
Okulların açılması servis terörünü de beraberinde getirdi. Çocukları derslerine yetiştirmek amacıyla kurulan okul servisleri bir tur daha fazla dönebilmek adına rally düzenlemeye başlayınca trafikte cellatlık mertebesine ulaşanlar, servis şoförleri oluyor. Bir zamanlar dolmuş şoförleri ile kamyonculara atfedilen bu mertebeyi günümüzde servis şoförleri ile ekmek arabaları sahiplendiler. Hayırlı uğurlu olsun. Bunların denetiminden sorumlu olan mercileri de (belediye, trafik şube, maliye…) göreve davet etmek bana düşüyor.
Son olarak bu sene yapılan bir güzelliğe değineceğim: Tabyalarda çocuklarımıza ilk dersleri anlatıldı ve öğrenciler kafileler halinde okullardan tabyalara taşındılar. Bu anlamlı ve önemli organizasyonu gerçekleştiren başta Sayın Valimiz ve ERVAK Başkanımız Sayın Erdal GÜZEL Bey olmak üzere (bildiğim kadarıyla bu organizasyonun fikri Erdal başkan’a ait) herkese can-ı gönülden teşekkür ediyorum. Yeni eğitim öğretim sezonu ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.