
Ömer Faruk Kızılkaya
GEÇEN HAFTAKİ BÜYÜK ZAFERİN ARDINDAN…
Bazen yazı yazmak istiyorum, kelimeler kendiliğinden boncuk gibi diziliyor; bazen de hangisini nereye koysam şarjördeki mermi gibi akacağını hissediyorum. O vakit yazmaktan vazgeçiyorum. Bu hafta nereden başlayacağımı, ne diyeceğimi bilemiyorum. Zira hayretim, beni isyana sürüklüyor.
Geçen hafta şehir olarak çok büyük bir başarıya (!) imza attık: Erzurum Kalesi'nde bulunan o meşhur toplarımızı bakanlığa vermedik. Erzurum bir oldu ve başardı. Hani bir araya gelemiyorduk, bal gibi geldik! Hem de ne zafer kazandık...
Olay gündeme gelince başta ses çıkarmadan olayı izledim. Sonra zafer tamtamları çalınınca, hele hele bazı paylaşımlarla birileri hain ilan edilince olayı araştırmak istedim. Zafer sarhoşu olan kesimi çok iyi tanıyordum ama karşı tarafı da dinlemek gerekirdi. Aksi halde ben de onlarla aynı duruma düşerdim.
Olayı çözdüm de çözemedim de...
Önce olayı kısaca anlatmak istiyorum:
Edirne'de, Hıdırlık Tabya'da, Balkan Harbi’yle ilgili Balkan Savaşları Müzesi açılacakmış. Kültür ve Turizm Bakanlığı, orada sergilenmek üzere Erzurum Kalesi'nde bulunan toplardan üç (3) tanesini istemiş. Devlet eliyle yapılan bu iş tamamen yasal, resmi ve güvenlik gereği gizliyken(Sonuçta tarihi değeri olan bir eser davul zurna ile nakledilemez. Yolda başına ne geleceği bilinemez.) nasıl olmuşsa olay, gazeteciliğini her yerde örnek gösterdiğim Öztürk Akkök ağabeye sızmış. Öztürk ağabey de olay yerine giderek, oradan haber yapıp halkımızı, küffara karşı mücadele için kaleyi savunmaya, pardon olaylar karıştı, topları kurtarmaya çağırmış. STK'ler, akademisyenler vb. Erzurum sevdalıları olay yerine gelip, Erzurum Milletvekili Selami Altınok'u arayarak yardım istemişler. Selami Bey de öğrendiği bilgiden hareketle erkini kullanarak, olaya müdahale edip topların Erzurum'da kalmasını sağlamış. Olay o kadar önemliydi ki Erzurum Kalesi'nin başında nöbetler tutuldu, ta ki kamyonlar geri dönene kadar. Bu saatten sonra zaferin kutlanması aşamasına geçildi. Kahraman olundu, beyanatlar verildi, çağrılarda bulunuldu... Olayı izlerken Aziz Nesin hikayesi okuyor gibi hissettim kendimi. Halimize bakınca Öztürk ağabey'in attığı başlık geldi aklıma: Canım Çıha (çıka) Erzurum
Olay sonlanınca Erzurum Müze Müdürü Hüsnü Genç'i aradım ve olayı ondan dinlemek istedim. Bakanlığın, Edirne’de hazırladığı bir müzede sergilemek üzere Erzurum'dan 3 top istediğini, halkın karşı çıkması neticesinde bu istekten vazgeçtiğini söyledi. Şaşkındı, olayı anlamlandırmaya çalışıyordu. Bir devlet memuru olduğu için konuşmamaya özen gösteriyordu.
Malumunuz şu an Atatürk Üniversitesinde Arkeoloji Bölümü'nde 3. sınıf öğrencisiyim ve 6 dönem boyunca Müzecilik dersi aldım, 2 dönem daha ders alacağım. Öğrendiklerimi teyit etmek amacıyla biraz teknik konulara girdim, olayla ilişkilendirmeden Hüsnü Bey sorularıma cevap verdi. Özetle şunları söyleyebilirim:
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yer alan bütün kültürel malzemeler Kültür ve Turizm Bakanlığına aittir. Bakanlık, bunları uygun gördüğü şekilde değerlendirebilir. Nitekim sergilenirken eserlerin nereden elde edildiği ile ilgili de bilgi verilmektedir. Yani Edirne'de sergilenen topların açıklamasında Erzurum'dan getirildiği yazılacaktı. (Burada bir parantez açmak istiyorum. Edirne’de Balkan Harbi dendi mi herkesin aklına başta bir dadaş gelir: Erzurumlu Şükrü Paşa. Buradan Şükrü Paşa’mıza bir selam gidecekti, olmadı.)
Şu an taşınma ve sergileme çalışmalarının devam ettiği yeni müzemizdeki eserlerin hepsinin Erzurum'a ait olup olmadığını sorduğumda eserlerin önemli bir kısmının dışarıdan geldiği bilgisini aldım. Hatta Sivas’tan, Ankara’dan bile eserler gelmiş. Zaten müzecilikte böyle dayanışmalar olur. Top isteme olayı da sadece bizden olmamış. Amasra, Bartın, Rize, Sivas, Kırklareli ve İstanbul Müzelerinden de top verildiğini, Erzurum Kalesi’nin kapısına gelen tırın buradan başlayıp topları toplaya toplaya Edirne’ye götürüleceğini, tek top vermeyenlerin biz olduğumuzu öğrendim.
Erzurum’da defineciler ve kaçakçılar sürekli tarihe zarar veriyorlar. Haber yaptığım zaman da üstüme gülüyor, arkamdan dedikodu yapıyorsunuz. Samimiyseniz sahaya beklerim. Bazı detayları buradan yazmayacağım.
Yakında Erzurum Müzesinin yeni binası hizmete açılacak. İçeride ne olduğunu bilmeden, inşaat üzerinden bir iki haber yapıldı. Haberler de yine Öztürk ağabeydendi. Oysa Öztürk ağabeyin arası Hüsnü Bey ile iyiydi. Birlikte güzel haberlere imza atmışlardı. Ne oldu da Öztürk ağabey, müzeye bu kadar muhalif oldu, bilemiyorum. Vardır bir hayır.
Haber serisi oluşturulurken arada İl Kültür ve Turizm Müdürü Cemal Almaz da boş geçilmemiş, hedef tahtasına konmuştu. Sosyal medyada yapılan yorumları görünce merak ettim: O hakaretleri ettirdiniz ya başınız göğe erdi mi? Kimden neyin intikamını alıyorsunuz, bilmiyorum ama tek taraflı iş yapıp kahraman olmaya çalışırken neleri kaçırdığınızı az sonra açıklayacağım. Perde arkasındaki olayları ise şimdilik saklı tutacağım.
2014 yılının Mayıs ayında Kanal 25’te Naci Ergen’in sunduğu Biz Bize ERZURUM isimli programa tabyaları anlatmam için konuk olduğumda Naci ağabey, tabyaların ihyası ve Harp Tarihi Müzesi için 5 milyon liranın onaylandığını söylemişti (Kayıtlar bende var, isteyen olursa youtube kanalımda yayınlayabilirim.), sahi o müze ne oldu? Peki, para ne oldu?
Prof. Dr. Ali KURT Hoca da verdiği beyanatta aynı şeyi sormuş, Erzurum’a müze açılmasını istemiş. Bakanlığa açılan savaşta, karşıda yer aldığınıza göre şimdi o müzeyi Öztürk Ağabey’den ve SKT başkanlarından mı istiyorsunuz değerli hocam?
Erzurum Müzesindeki eserler, ait oldukları topraklara gönderilse müzede tek başımıza gezeriz beyler. Attığınız taş, ürküttüğünüz kurbağaya değmedi. Kameralara bakıp el sallayın. Birileri sizleri kışkırtarak kullandı, sizler de düşünüp araştırmadan kendinizce kahraman olmak hevesiyle ortaya atlayıp şehre zarar verdiniz. Müze açmasını istediğimiz kuruma savaş açtıktan sonra hangi yüzle o kurumdan bunu istiyoruz? Bakanlık bu projelere bundan sonra destek verir mi sanıyorsunuz? Bakan Bey isteseydi, Selami Bey’e bir telefon, Vali Bey’e bir telefon eder; olayı kökünden çözerdi. Sessiz kaldıysa asıl şimdi korkalım.
Bu bilgiyi sızdıran kim ise asıl onu bulup sormak lazım: Bu bilgiye nasıl ulaştınız, bu hareketi yaparken kimden neyin intikamını aldınız? Nasıl yaptığınızı bilmem ama şehri çok iyi tanıdığınızı fark ettim. Kimlerin hangi topa nasıl dalacağını, zaaflarını, kimin kime garezi olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Tanışırsak yüz yüze de tebrik edeceğim.
Müzeler hakkında bilgimiz yok ama fikrimiz var Allah’a şükür. Sizlerin bu bilgilerinden istifade etmek istiyorum. Şehrin de bu bilgilere ihtiyacı var. Buradan Sayın Cemal Almaz’a ve Sayın Hüsnü Genç’e seslenmek istiyorum: Lütfen bir çalıştay hazırlayın ve STK temsilcilerini, gazetecilerimizi ve olayda boy gösterenleri davet edin. Ortak akılla bundan sonraki çalışmaları yapalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.