Ömer Faruk Kızılkaya

Ömer Faruk Kızılkaya

MEDYANIN GÜCÜ VE GAZETECİ ENFLASYONU ÜZERİNE…

Bir kitapta Yahudilerin dünya milletlerini kontrol etme politikalarından bahsederken “Haber alma teşkilatlarını elinde bulundur, insanlar senin aracılığınla bilgiye ulaşsınlar. Bu sayede onları istediğin yöne yönlendirebilirsin.” diyordu. Bu bilgiyi teyit etmek için ufak çaplı bir araştırma yaptığımda hakikaten büyük medya organlarının doğrudan ya da dolaylı yollardan Yahudi ailelerin kontrolünde olduğunu gördüm. Mesele Yahudilerin medya sahibi olması değil tabii ki. Mesele bu gücün kullanılma şekli.

Dünya siyasetine baktığımızda medyanın ne kadar aktif kullanıldığını görüyoruz:

Almanya, enformasyon bakanlığını kurmuş, halka bastığı propaganda ile İkinci Dünya Savaşı’nın fikrî altyapısını kurmuştu.

Rusya da aynı şekilde kendi kitlesini aynı işlevdeki bakanlıkla idare etti. Hatta Sovyet Rusya dağılıncaya kadar gazeteler kendi ülkelerinde her şeyin çok iyi olduğunu, dünyanın sefaletle boğuştuğunu iddia ediyordu. O yüzden büyük çaplı isyanlar olmuyordu, olunca da zaten en ağır şekilde müdahale ediliyordu. Gerçek, ülke dağıldığı zaman anlaşılmıştı.

Saddam’ın Enformasyon Bakanı olan Muhammed Said es-Sahhaf 2003 Irak Savaşı’nda ülkenin Irak Ordusu’nun yenilmezliğini ve Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin’i öven ve yaptığı görkemli ama gerçek olmayan propaganda yayınlarıyla tanınmıştı. Rus RIA ajansının verdiği habere göre, Saddam rejiminin propaganda ustası es-Sahhaf, 9 Nisan sabahı Amerikan askerinin şehre direnişle karşılaşmadan girdiğini görünce evine çekildi ve bir ip bularak kendini astı. 

George Orwel da eşsiz eseri 1984’te bir dünya tasarlamıştı. İnsanların kullandıkları kelimeler azaltılıp içleri boşaltılarak az düşünmeleri sağlanıyor, Propaganda Bakanlığı haberleri tek kaynaktan anlatıyordu. Değişen durumlarda bütün eski kaynaklar toplanıp imha edilerek değiştirilmiş hali servis ediliyor, halk zorla buna inandırılmaya çalışılıyordu. İnanmayanlar da sevgi evlerine gönderilerek ölümüne seviliyordu. Bu sayede Big Brother asla yanılmıyordu.  

Ülkemizde Refah- Yol Hükümeti de medyanın desteğiyle yıkılmadı mı? Reha MUHTAR’ın başını çektiği gazetecilerin o dönemde yaptığı haberleri hatırlamayan var mıdır?

AK Parti iktidar olunca bu konuyu masaya sağlam yatırdı ve tekrar benzer olaylar olmasın diye medyayı kontrol altına almaya çalıştı. İlk hareket Uzan Grubu’na oldu. Sonra diğer gazete ve kanallar havuza alınmaya başlandı. Havuz büyüdükçe medyanın fonksiyonu Enformasyon Bakanlığının pozisyonuna dönüştü. Başkanlık sistemine geçilmesinden sonra Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan İletişim Daire Başkanlığı medyayı bu işlevle idare etmeye başladı.

Medya çok büyük bir güç, yanlış elde olması demek ortaya bir sürü sorun çıkması demek olacağı için II. Abdulhamid  Dönemi’nin aşırı kontrolcü anlayışı tarihin raflarından indirildi.

Son zamanlarda Cumhurbaşkanı ERDOĞAN’dan sürekli sosyal medya ile ilgili serzenişleri duymamız, medyanın gücünden ötürüdür. Bu gücü kontrol etmek ise çıkarılacak kanunlar ile mümkündür. Bu konuda devlet tam anlamıyla performans göstermediği için doğrudan veya dolaylı olarak yeni sorunlar çıkıyor.

Geçen yazılarımdan birinde Erzurum’un sorunlarından bahsederken gazetecilere sitem edip “haber bulamadıkları için  (!) ajanslardan ve kurumlardan geçecek haberleri beklediklerini” yazmıştım. Aynı yazıda “Vali Bey’in olumsuz haberleri girmemeleri” konusunda talimatının olduğunu söylemiştim. Bu hafta bu konu ile ilgili bir şeyler paylaşmak istiyorum:

Öncelikle Vali Bey’in talimatı, şahsıyla alakalı bir durum değil, ülke çapındaki bir uygulamadır. Olumsuz haberlerin üzerine gitmek yerine yayın yasağı getirmek de son yılların en moda uygulaması… Yani bu durumla ilgili Vali Bey’i suçlamak yanlış olur. O, verilen talimatları yerine getiriyor.

Erzurum’da medya konusunda ciddi sorunlar var. Bu sorunları dile getirmek de nedense bana düşüyor. Oysa gazetecilerimizin bir cemiyeti var. Ne işe yaradığını merak eden sanırım sadece ben değilim ama kimse sormuyor. Ben de sormamış olayım. 

PTT Başmüdürlüğünün altındaki lokalde oyun oynayan gazetecilerimizin akşama kadar ne konuştuklarını bir gün merak edersem çay içmeye gideceğim.

Olumsuz haber yapılmaması, halkın sorunlarının gündeme getirilmemesi demektir. Halk gazetede sorunlarını görmez, sesinin duyurulduğuna şahit olmaz, sadece duyuru mahiyetindeki haberleri bulursa gazete okumaktan vazgeçer. Bu da gazete tirajlarına ve tıklanma sayılarına olumsuz yansır. Bu durumda da gazeteye reklam verilmez, reklam verilmezse gazete zarar eder. Zarar ederse de doğal olarak kapanır.

Peki, ya kapanmazsa?

O zaman gazete sırtını kurumlara yaslar. Kurumlardan aldığı para ile ayakta durmaya çalışır. Ya da yazdıklarıyla değil yazmadıkları ile para kazanmaya başlar. Bu işin sonu tehdit ve şantaja kadar gider. Halk kendisini ilgilendiren haberi almasın, yanlışlar ortaya çıkmasın diye uğraşılır. Burada da olay yine halka döner çünkü halka verilmeyen haberin parasının nereden çıktığı hepimizin malumudur.

Süreç böyle işleyince gazeteci kurumlardan aldığı parayı hak olarak görür, para verilmezse o kurum ya da yönetici hedef olarak belirlenir, ona karşı kin güdülür, açık aranır.

Maalesef bunların hemen hepsi günümüzde görülüyor. Hatta öyle ki reklam verilirken kurum isminin geçmemesi için yalvaran kurumlar varmış. “Biz size destek olalım ama adımızı yazmayın, logomuzu kullanmayın, haberimizi yapmayın. Aksi halde diğer gazeteciler de gelip bizden para istiyorlar.” diyen kurum ve kuruluşlar varmış (Bir gazetecimizin yalancısıyım.). Bana bu açıklama doğru gibi geliyor, yoksa bu kadar küçük bir şehirde onlarca gazete, yüzlerce gazeteci neden var olsun?

Bence İletişim Daire Başkanlığı sosyal medyadan önce bu konuya öncelik vermeli, medyanın standartları belirlenmeli. İşini hakkıyla ve etik değerleriyle yapanlarla ahlaksızlar ayıklanmalı.Aksi halde gazeteci enflasyonu elimizde patlayacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer Faruk Kızılkaya Arşivi

HOCAMIN ŞİİR KOKAN ELLERİNİ ÖPÜYORUM

01 Aralık 2022 Perşembe 22:37

SİHİRLİ SÖZCÜKLERİ UNUTTUK MU?

04 Kasım 2022 Cuma 13:09

TABYALAR HER ZAMANKİ GİBİ SAHİPSİZ!

14 Mart 2022 Pazartesi 09:33

ERZURUM’DAN GÜZEL HABERLER VAR

11 Ocak 2022 Salı 08:19

EKONOMİ KIRMIZI ALARM VERİYOR

20 Aralık 2021 Pazartesi 19:48

İĞRENÇ BİR HAFTANIN ARDINDAN…

26 Kasım 2021 Cuma 18:19

KASIM DADAŞIN HÜZÜN AYIDIR

15 Kasım 2021 Pazartesi 13:34