
Ömer Faruk Kızılkaya
Mükerrem KEMERTAŞ'ın Ardından...
Mükerrem Kemertaş'ı babam vesilesiyle tanımıştım. Babam sıkı bir TRT takipçisiydi. TRT'de Mükerrem KEMERTAŞ çıkınca kendi ailesinden biri televizyona çıkmış gibi heyecanlanırdı. Büyük bir coşkuyla dinlerdi ustayı (O heyecan bize de geçti çok şükür.).
Sonraları Mükerrem Usta programlara çıkarken yanında genç, yakışıklı, yanık sesli birini daha çıkarmaya başladı. O gencin türkü söylerken ekranda ismini görünce mutlu olduk: Tuncay KEMERTAŞ.
Televizyonda bu ikiliyi daha çok izler olduk. Aynı programları, aynı heyecanla kaç kere izlediğimi inanın hatırlamıyorum. Hele o programların bitiş kısımlarında çoğu Erzurum türkülerinden oluşan potporiler olurdu ki kardeşlerimle mendil alıp odada halaya durmadığımıza şükrediyorum. Zira komşular çok rahatsız olurdu. Zaten ekranda büyük bir topluluk ikilinin etrafında iç içe geçmiş halkalar şeklinde dönerlerdi. Biz de manen aralarında halaya katılırdık.
Kendisini çok severdim ama Erzurum'da hiç konseri olmazdı ta ki Universiade etkinlikleri kapsamında yapılan "Babadan Oğula Erzurum Türküleri" konserine kadar.
2010'un sonları...
Konser salonuna bir buçuk saat önce gidip öyle bir yere oturdum ki Mükerrem Usta karşıya bakınca beni görecek, ben de aynı şekilde onu...
Mükemmel bir konser, muhteşem bir müzik ziyafeti... İlerleyen saatlerde Erzurum bar ekibi çıkıyor sahneye, oturduğu yerden kalkıp ceketini çıkararak ekibe karışıyor, Mükerrem Usta'nın yakışıklı oğlu. Tuncay ağabeye o zaman hayranlığım daha da artıyor. İzmir'de büyümesine rağmen dadaşlığı, oğlunun iliklerine kadar nakış nakış işlemiş Mükerrem Usta.
Program bitince bir kare fotoğraf çekiliyorum ustayla. Elimde o kalıyor geriye.
2011'in ramazanında bir daha geldi muhteşem ikili. Teravihten sonra İstasyon Meydanı'nda bir konser düzenlendi. Usta, bir gün önce iftarda soğuk su içmiş, biraz hasta. Eşimle bir sıkıntı aldı bizi. Endişe ettik kendisi için.
Ertesi gün sabah 10.30 civarı Cumhuriyet Caddesi'nde gözlüklerimi almak üzere gözlükçüye girerken eşim uyardı: Mükerrem KEMERTAŞ ile oğlu Tuncay KEMERTAŞ değil mi?
Hemen yanlarına gittim ve kendileriyle ayaküstü sohbete başladık. Sesi bir gün öncesine göre biraz daha iyiydi, biraz daha rahatlamıştık.
Ustaya sohbet esnasında alzheimer (alzaymır) olan dedemin hiçbirimizi tanımadığını ama bilgisayardan kendisini dinlettiğimde Mükerrem KEMERTAŞ'ı tanıdığını söyledim, yeni kaybettiğim dedeme baba oğul rahmet dilediler. Orada Mükerrem Usta'ya bir soru sordum:
Mükerrem KEMERTAŞ'ı ve oğlu Tuncay KEMERTAŞ'ı televizyonlarda gördüğümüzde çok mutlu olduğumuzu, onların da dadaşları çok iyi temsil ettiklerini söyleyip yaşadığımız gururu anlattım. (Hele TRT'nin 12 Mart Erzurum'un Kurtuluşu münasebetiyle yaptığı programda Tuncay ağabeyin babasına gösterdiği hürmette, babasının elini öpüp, iznini alarak türküsüne başlamasında mest olmuştuk.) "Ustam, Mükerrem KEMERTAŞ, gerek sanatıyla gerek kişiliğiyle gerekse böyle bir evlat yetiştirmekle Erzurum'a vefasını gösterdi. Peki, Erzurum Mükerrem KEMERTAŞ'a vefasını gösterebildi mi?" diye sordum. Mükerrem Usta şanına yakışır bir cevap vererek beni kendisine bir kez daha hayran bıraktı:
- Haşa, biz kimiz ki Erzurum bize vefa göstersin? Erzurum bizim vatanımızdır, varlığımızı ona borçluyuz. Eğer sizlerin kanaati, evladımızın şehrimize yakıştığı şeklindeyse biz bununla gurur duyarız.
Ben o soruyu başkalarına sorsaydım ne cevaplar, ne serzenişler dinlerdim ama Mükerrem Usta kalitesini orada bir kere daha ortaya koymuştu. Ona olan hayranlığımın en büyük sebebi de işte bu son söz olmuştu. Kendisini rahmetle anıyorum. Allah mekanını cennet eylesin. Emanetine sahip çıkmak da Erzurum'un vazifesi olsun. Tuncay KEMERTAŞ, bize ustamızın emaneti, şehrine de vefasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.