Ömer Faruk Kızılkaya

Ömer Faruk Kızılkaya

NENE HATUN GERÇEĞİ

Geçenlerde bir çalışmam için Nene Hatun ile ilgili bilgi lazım oldu.  Google’a “Nene Hatun kimdir?” diye yazdım ve arattım. Aman Allah’ım! Çıkan bilgiler birbirinin aynısı ve hep yanlış. Belli ki bir kaynaktan servis edilmiş ve insanımız da araştırma özürlü olduğu için “kopyala- yapıştır” yapmış. İşin kötüsü bu yanlış bilgi o kadar yayılmış ki araştırdığım sitelerde rakama vurduğumuzda %90 gibi bir orana ulaşmış. (inanmayan deneyebilir)

Peki nedir anlatılanlar ve gerçekler? İşte bu yazıda sizlere onu anlatmaya çalışacağım.

1970’li yılların sonunda 80’li yılların başında Erzurum’da milli ruhu ayakta tutmaya ve insanımızı bilinçlendirmeye yönelik hazırlanmış dergiler vardı babamın kütüphanesinde. Babam da o dönemlerde üniversiteyi yeni bitirmiş çiçeği burnunda bir Sosyal bilgiler öğretmeni olarak göreve başlamıştır. Biraz ilgi alanı olması biraz da branşı gereği bu dergileri almış ve bizler için saklamış. Ta ki ben onları “Erhan DABANÇA” isimli bir sahtekâra kaptırana kadar. (Üniversite 1’e giderken Ermeni meselesini araştırmış ve çalışmamı bir gazetede yazı dizisi olarak yayımlatmıştım. Bunu bildikleri için beni buldular ve bu mesele ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Ermeniler aleyhine dava açmak için çalışma yaptıklarını söylediler. Benden de elimdeki dokümanları geçici bir süreliğine vermemi istediler. Halen daha alamadım.)

O dergilerden birinde Nene Hatun’un ölmeden önce anlattıklarını yazmışlardı. Olayı Nene Hatun’dan öğrenince ikinci ağızların anlattıklarının ne kadar farklı olduğunu gördüm ve değerli tarihçilerimizin yapmaları gerektiği halde nedense yapmadıkla açıklamayı bilgim ölçüsünde sizlerle paylaşmam gerektiğini hissettim.

Nene Hatun, tarihimizde 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın kahramanıdır. Zannedildiği gibi Kurtuluş Savaşı kahramanı değildir. Nene Hatun 1857 tarihinde dünyaya gelmiş, 93 Harbi’nde 20 yaşında bir gelindir. Hikayesi gereği de (çocuğunu Allah’a emanet etmesi) mantıklı olan budur. Kurtuluş Savaşı’nın 1918 olduğunu hesap edersek o tarihte Nene Hatun 61 yaşındadır. Halkımız Nene Hatun’u maalesef yanlış ve ezber tanımaktadır. İşin garibi, bu konuyla ilgili aynı gafı CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da bir grup toplantısında İstiklâl Savaşı’nda düşmanın Polatlı’ya kadar geldiğinden bahsettikten sonra sözü İstiklâl Savaşı’nın mahallî kahramanlarına getirdi. Döktüreyim derken tam bir bilgi yanlışı yaptı. Kurduğu cümle aynen şöyle: (Haber Türk, 22 Ocak 2013, 14.28)

“Yörük Ali Efeler, Atçalı Mehmet Efeler, Nene Hatunlar boşuna çıkmadı.”

İlk ikisi İstiklâl Savaşı’nın mahallî kahramanlarındandır da Nene Hatun’un İstiklâl Savaşı’nda bir rolü yoktur… 

Bir sürü danışmanı olduğu halde ana muhalefet partisi başkanı da aynı hatayı yapıyorsa bunu düzeltmek de biz Erzurumlulara düşer.

Bahsettiğim sitelerde, Nene Hatun’un abisi Hasan için “Abisi Hasan bir gün önce yaralı olarak getirilmişti ve o gece Nene Hatun’un kucağında şehid oldu.” ifadesi kullanılıyor. Oysa ben o makalede (başka yerlerde de buldum bu bilgiyi) Nene Hatun’un Aziziye Tabyası ele geçirildiğinde kardeşi Hasan’ı yaralı bir şekilde tabyanın köşesinde yatarken bulduğunu anlattığını okumuştum. Hatta orada şöyle diyordu:

“Bu arada tabyanın bir tarafında yaralı olarak kardeşim Hasan’ı gördüm. Ağlayarak üzerine atıldım. Kardeşim Hasan,

‘Abla ağlama!.. Anamız bizi bugün için doğurmuştur, ben de dedem gibi şehidlik mertebesine yükselmeği her zaman istemiştim. Rus’u kovduk ya, gayrısına gam yemem.’ dedi ve gözlerini yumdu.”

Bir başka yanlış ifade de “Kadın - erkek tüm Erzurum halkı yollara dökülmüştü. Koşanlar arasında, erkeği cephede çarpışan bir tâze gelin de vardı.” cümlelerinin ikincisidir. İkinci cümlede geçen “kocası cephede çarpışan” ifadesi de yanlıştır. Zira Nene Hatun, kocası ve çocuğuyla olaydan on beş gün önce Pasinler’in Çeperli köyünden göç etmiştir. Nene Hatun, olayı anlatırken: Kocam haberi alınca dışarı koştu. Biraz sonra geri gelerek “Ermeni çeteleri ve Rus askerleri tabyalara saldırmışlar, karşı koymaya gidiyoruz. Eğer dönemezsem ve düşman buraya kadar gelirse sakın teslim olmayın, kendinizi boğun. Alacaklarsa cesetlerinizi alsınlar. Allah'a emanet olun!” diyerek gittiğini anlatır. Yani kocası cephede değil, yanındadır ve Tüm Erzurumlular gibi haberi alınca tabyalara hücum etmiştir.

Bir başka yanlış bilgi de Nene Hatun’un haberi alınca abisinin kasaturasını alarak gitmesidir ki aslında sobanın yanında duran nacağı veya baltayı (bazı kaynaklarda da satırını) alarak tabyaya koşmuştur.

Bazı yerlerde “…küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak katılmıştır.” ifadesinin kullanıldığını görüyoruz. Üç aylık olan, tek oğlu Nazım’dır. Nazım da ilerleyen yaşında iki erkek kardeşi gibi Birinci Dünya Savaşı’nda şehid olmuştur. Hatta bu üç kardeşten birinin Çanakkale’de şehid olduğu bilgisini de bir ansiklopedide okumuştum.

Nene Hatun’umuz ömrünün son demlerini «Üçüncü Ordu’nun annesi» olarak geçirdi, ölümünden üç ay önce de Türk Kadınlar Birliği tarafından yılın annesi seçilmiştir. Kendisine “annelerin annesi” unvanı da verilmiştir.

Bazı kaynaklarda Nene Hatun için: “Nene Hatun, çok seneler muammer olmuş, 1955 senesine kadar yaşamıştır. Erzurum’un Rus mezaliminden kurtuluş merâsimlerine iştirak etmiş ve büyük bir hürmet ve alâka görmüştür.” ifadesinin kullanıldığını görüyoruz. Oysa mahalli gazetelerimizden birinde “En Acı Mektup” başlığıyla 11 Mart 2013 tarihinde yayımlanan araştırmada (İnternet sitelerinde yazarın ismini vermemişlerdi) Nene Hatun’un, karnını doyurabilmek için cephedeki arkadaşlarıyla dilenmek zorunda kaldığı yazıyordu. 18 Ağustos 1943 tarihinde Çeperli köyü muhtarının İsmet Paşa’ya yazdığı mektupla Nene Hatun’un varlığı ortaya çıkmış. Meşhur mektup halen daha başbakanlık arşivinde saklanmaktaymış.

Bu da bizim ölüseviciliğimizin ve riyakarlığımızın yeni olmadığının ispatı gibidir.

Ben bir Türkçe öğretmeniyim. Tarihçi değilim ama tarihime de meraklıyım. Tarihçilerimizden ses çıkmadığı için bu görevi yerine getirmek bana düştü. Birbirinden değerli hocalarımız var, Allah yokluklarını göstermesin. Ama onları kendi işlerini yapıp kenara çekilmekten başka şeyler yaparken de görmek isteriz. Makalesini, bildirisini hazırlayıp gerekli yerlerde yayımlatıp puan almak önemli değil. Borçlu olduğumuz bu topraklar için, varlığımızı borçlu olduğumuz ecdadımız için somut bir şeyler yapma zamanımız geldi de geçiyor. Lütfen,  araştırmalarını bizlerle de paylaşsın ve gördükleri yanlışlara da müdahale etsinler. (Bu yönde bir yazıya rastlayamadığım için bu sözü söylüyorum.)

Uzun zamandır tabyaları gezmekteyim ve çok farklı bilgilere ulaştım. Bu hafta o konuyu irdeleyecektim dün ilginç bir bilgiye ulaştığım için bu haftaki konumu değiştirdim. Ancak tabyaları alemcilere ve zinacılara bırakmama konusunda sizlerden yardım istiyorum. Zira geçen hafta ramazan olmasına rağmen sevgilisiyle halt karıştırmaya gelen bir sapığın bizi kaçırmak için havaya 6-7 el ateş etmesine şahit oldum. Bunları da ayrıca anlatacağım.

Yaklaşan Ramazan Bayramınızı kutlar, selam ve saygılarımı sunarım. Kusurumuz olduysa affola…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer Faruk Kızılkaya Arşivi

HOCAMIN ŞİİR KOKAN ELLERİNİ ÖPÜYORUM

01 Aralık 2022 Perşembe 22:37

SİHİRLİ SÖZCÜKLERİ UNUTTUK MU?

04 Kasım 2022 Cuma 13:09

TABYALAR HER ZAMANKİ GİBİ SAHİPSİZ!

14 Mart 2022 Pazartesi 09:33

ERZURUM’DAN GÜZEL HABERLER VAR

11 Ocak 2022 Salı 08:19

EKONOMİ KIRMIZI ALARM VERİYOR

20 Aralık 2021 Pazartesi 19:48

İĞRENÇ BİR HAFTANIN ARDINDAN…

26 Kasım 2021 Cuma 18:19

KASIM DADAŞIN HÜZÜN AYIDIR

15 Kasım 2021 Pazartesi 13:34