
Ömer Faruk Kızılkaya
OLMADI MEHMET AĞABEY!
Kıymetli Dostlar,
Bu hafta sizlere Pir Ali Baba ile ilgili bir yazı hazırlamıştım ama dün bana gelen bir mesajdaki link, bu yazıyı yazmama sebep oldu. Hem çok üzüldüm hem çok rahatsız oldum, hayretimi ise anlatamam… Zira bu şehrin duayen diyebileceğim bir kaleminden o duayenliğe hiç yakışmayan bir yazı yazıldığını görünce bazı kılıçların kınına girme zamanı geldiğini düşündüm.
Yazıyı kaleme alan, Mehmet Şener ağabey idi. Okuduktan sonra bazı yerler dikkatimi çektiği için kimseyi karıştırmadan direkt kendisiyle irtibata geçip yazının hikmetini öğrenmek istedim. Çünkü yılların gazetecisi, bu kadar kötü bir yazı yazmış olamazdı.
Yazısında “yedi sekiz merdiven altı dershane”nin devletin koyduğu yasağa rağmen nasıl kaçak olarak yüz yüze eğitim verdiğine ve ona izin veren kurumlara sataşmıştı. O kurumları “yürek yemekle” tanımlarken Milli Eğitim, Sağlık Müdürlüğü ve Emniyet Müdürlüğünü de töhmet altında bırakmıştı. Zaten başlık da polisi hedef gösterir durumdaydı: Polis değilse peki bu korsanlara kim yol veriyor?
Polise laf ederken temkini elden bırakmayıp Emniyet Müdürü Mehmet Bey’e de arada methiyeler dizmeden, yumuşak bir geçiş yapmadan edemiyordu. Bu ses alçaltmanın hikmeti nedir, bunu da bilemiyoruz.
Başı ile sonu arasında çelişkiler barındıran bir yazının neresine cevap yazacağım, onu da bilemiyorum. Zira başta “Haydi tutunuz ki Milli Eğitim görev kusuru işliyor, haydi tutunuz ki Sağlık Müdürlüğü de yoğun işler sebebiyle bu meseleye bakamıyor; peki polise ne demeli!” diyor, sonda ise “Biliyorum, Milli Eğitim ikide bir bu kaçak kursları basıyor, cezalar kesiyor.
Biliyorum Sağlık İl Müdürlüğü de meselenin peşini bırakmış değil…
Zahir bu soruyu da Emniyet’e sormamız gerekiyor.” diyor. Anlamadığım nokta ise bu kurumlar görevlerini yapıyor mu, yapmıyor mu? Yazı kendi kendini tuş ediyor. (Kaldı ki kurumların sürekli teftiş edildiğini, baskınlar yapıldığını çok iyi biliyorum.)
Mehmet ağabeyi aradığımda ilk olarak bu kurumları gerekli mercilere şikâyet edip etmediğini sordum, bana: “Ben neden şikâyet edeyim; ben gazeteciyim, yazımı yazarım.” dedi. Eyvallah yazımızı yazarız ama önce araştırma yapmamız gerekmez mi? Ben olsam ilk önce vatandaşlık görevimi yapar, şikâyet ederdim. Kurumlar işlerini yapmazlarsa kimseyi zan altında bırakmadan direkt muhatabıma yazıyı yazardım.
Sonra kendisine prosedürden biraz bahsettim ve “merdiven altı dershane” ifadesinin yasal olarak görevini yerine getirmemiş (resmî işlemlerini yapmamış, devlette karşılığı olmayan) kurumlar olduğunu açıklamaya çalıştım. Milli Eğitim’in prosedürüne göre devlet okullarının yanında milli eğitime bağlı olarak hizmet veren özel okullar, özel öğretim kurumları, kişisel gelişim kursları gibi kurumların varlığını bilmediğini, buralarda görev yapan öğretmenlerin devlet okullarındaki öğretmenler gibi resmi olarak Milli Eğitim Müdürlüklerine bağlı olduğunu, onların da atamalarının olduğunu, sigortalarının yattığını, güvenlik soruşturmasından geçtiğini açıklamaya çalıştım. Yani yazısının sonunda belirttiği FETÖ ile ilişkilendirme olayının resmiyette olamayacağını anlatmaya çalıştım. Hain terör örgütü ile ilişkili yerleri bilip de söylemiyorsa o da kendisiyle devlet arasındadır. Onu da toplum vicdanına havale ediyorum.
Mehmet ağabey konuyu bu sefer okulda çalışıp özel kurumlarda da öğretmenlik yapan kişilere getirdi. Bunun da yasal olduğunu, devletin buna izin verdiğini söyledim. Etikliği tartışılabilir ama kanunen suç değil. Mehmet ağabey olayı devletin eğitimdeki yanlışlarına getirdi, o esnada telefon kapandı. Tekrar aradığımda da telefonuna bakmadı sonradan da bana dönmedi.
Buraya kadar olan kısım benden çok kurum sahiplerini ilgilendirir ama bundan sonrası beni daha çok ilgilendiriyor. Bu yazıyı da o yüzden yazıyorum.
Yazıda Mehmet ağabey diyor ki: Atanamamış öğretmenlerin sigortasız ve kaçak olarak istihdam edildiği o merdivenaltı kurslar, Milli Eğitim’in verdiği eğitimin yüzde onunu bile veremiyor.
Eğitim konusunda hiçbir fikrinin olmadığını yaptığımız konuşmadan daha net anladığım Mehmet ağabeye yine söyleyeceklerim var:
Ben de özel bir kurumda çalışıyorum ve evime ekmeğimi o vesile ile götürüyorum. Atanma, öğretmenlik için tek şart mıdır? Ben KPSS’ye bile girmiyorum, benim bilgimi kim neye göre ölçecek? Benim bilgimi ölçmek ya da öğretmenliğim hakkında yorum yapmak kimin haddine? Velim veya öğrencim memnun olmazsa söyler, yöntemimi değişirim. Kurum idarem hakeza. Ancak benimle uzaktan yakından ilişkisi olmayan biri bu konuya girerse ona karşı kibar olmam da düşünülemez. Eğitim fakültesinden mezun olmuş, hem de yüksek lisans eğitimi yapmış bir öğretmenim. Test kitapları yazmış, onun dışında da kaç tane kitap ve dergi çalışmasında bulunmuş bir öğretmenim. Sadece dersine girip gerisine karışmayan bir öğretmen de olmadım hiçbir zaman. Hiçbir maddi kazanç beklemeden de şehrime ve insanıma hizmet ettim. Doksandan fazla televizyon programına çıkıp bunların yetmiş küsurunu kendim hazırlayıp sundum. Kendisinin sahibi olduğu gazetede daha üniversite birinci sınıf öğrencisiyken “Ermeni Meselesi”ni araştırıp yazı dizisi olarak hazırlayıp şahsına sundum ve kendisinin de tensip buyurması sayesinde yayımladım. 2016 yılında da yine gazetesinde “Köşe Bucak Erzurum” isimli köşemde Erzurum’u tanıtmaya yönelik yazı dizisi hazırladım. Çok iyi bilir ki para almadım ve talepte dahi bulunmadım. Hatta böyle bir fırsatı verdiği için kendisini her yerde anlattım. Bu çalışmalar toprağıma vefamdı, halen daha da benzer çalışmalar yapıyorum. Öğretmenlik sadece öğrenciye belli konuları anlatmak değil, aynı zamanda halka da hizmet etmektir. Bu şuurla çalışıyorum. Benim öğretmenliğimi atanmamla mı ölçeceksiniz? Bunu ölçebilecek kişi beri gelsin! Ben sadece bir örneğim, benim gibi özel sektörde çalışıp benzer çalışmalar yapan kaç tane arkadaşım var. Bu şehrin eğitimine hizmet eden insanları küçümsemek yakışmadı!
Öğretmenliğin yeterliliği bu ülkede maalesef “diploma” dediğimiz kağıt parçasıdır. Öğretmenlik yapan herkes de bu belgeye sahiptir. Bir sınavla kimsenin bilgisini ve yeterliliğini ölçemezsiniz. Eğitimle olan bağınız bu kadarsa susmanız daha hayırlıdır.
Maalesef bu ülkede öğretmene vurmak kolay: Öğretmenin silahı yok, ceza yazamaz, tedavi edemez, kendi köşesinde ülkesine öğrenci yetiştirir. Kim, neden saygı duysun ki? Aldığı maaşı konuşun, yaptığı tatili konuşun ama hiç evde söz dinletemediğiniz çocuklarınızdan oluşan otuz kırk kişilik bir gruba aynı anda bir sınıfta hem söz dinletip hem de bir şeyler öğretmeye çalışan bu insanların yıpranmasından bahsetmeyin. Sonra da 24 Kasım geldiğinde yüzsüz yüzsüz Öğretmenler Günü mesajı paylaşın. Sizce öğretmenler bunu yiyorlar mı? Öğretmen olmak kolay değil, kan kusup kızılcık şerbeti içtim, deyiveriyorlar; yemiş gibi görünüyorlar.
Bu yazıyı kaleme alma sebeplerimden biri de Özel Sektör Öğretmenler Birlikteliği Derneği Erzurum temsilcisi olmamdır. Burada ben de duayen gazeteci olarak Mehmet ağabeye sormak istiyorum:
Özel sektörde çalışan öğretmenlerin sorunlarına hiç kulak verdin mi?
Mesela kısa çalışma ödeneği ile ev geçindirmeye çalışan öğretmenin ne zorluklarla ayakta durmaya çalıştığını,
Sigortaları tam yatırılmayan öğretmenlerin mağduriyetlerini,
Pandemi sürecinde yasak olmasına rağmen işten çıkarılan öğretmenleri biliyor musun? Buna dikkat etmeyen kurumların üstüne gidebildin mi?
Darbe girişiminden sonra ihraç edilen öğretmenlerin yerlerine alım yapıldı mı? Açılan her okul, emekli olan her öğretmen, milli eğitimde öğretmen ihtiyacı demektir. Öğretmen alımı yapmak yerine ücretli öğretmen çalıştırmayı, okulların kapalı olduğu günlerde kesilen paralarla çark döndürmeye çalışan devleti de yazabilir misin?
“Atanamayan öğretmen” deyip küçümseme ifadesi kullanıyorsun ama her şeyden önce o öğretmenlerin kapı gibi diploması olduğunu, o diplomaya sahip olmayanların bu ülkede çoğunlukta olduğunu biliyor musun? Hem yeterli sayıda yapılmayan atamalara öğretmenlerin de doğal olarak yerleşemeyeceğine de bir şeyler yazabilir misin?
90 puan alıp atanamayan öğretmene rağmen (aynı branşta) birilerinin -tanıdığı olduğu için- 58 puanla atandığını yazmayı hiç denedin mi? Devlette yapılan ücretli öğretmen alımlarında bile torpil oynadığını, edebiyat öğretmeninin matematik öğretmeni olarak görevlendirildiğine dair evraklar ortaya atıldığında tek satır yazabildin mi?
Benzer bir sürü konu daha sayabilirim. İkili ilişkilerine halel getirecek konularda mürekkebine su katıp garibanlara aynı kıyağı geçmediğini üzülerek görüyorum Mehmet ağabeyin. Kastı kime ise açık konuşmalı, kimseyi töhmet altında bırakmamalı. Biz özel sektörde görev yapan öğretmenler olarak da bir düzeltme ve özür yazısı bekliyoruz. Oturduğu yerden, birileriyle konuşmalarından anladıklarıyla yazı yazmak ona hiç yakışmadı. Konuyu araştırmadığı her halinden belli. Gazeteciliği ona öğretmek benim haddime değil ama sanki biraz yorulmuş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.