
Ömer Faruk Kızılkaya
ŞAHSIMA ATILAN İFTİRAYA CEVABIMDIR!
Geçen hafta İHA tarafından Erzurum’da bir dağda bulunan iki tanktan bahseden bir haber yapıldı. Haber yayınlandıktan sonra Çetin BAYRAM isimli şahıs sosyal medyadan iki gün üst üste beni “emek hırsızlığı” ile itham eden paylaşımlarda bulundu. Şahsını ciddiye alıp cevap vermezdim ama siz değerli hemşehrilerimin kafasında soru işaretleri kalmaması amacıyla konuyla ilgili açıklama yapma ihtiyacı hissediyorum.
Öncelikle haberle ilgili şunu söylemek istiyorum: Biz oraya aslında ters lale haberi için gitmiştik. Tankları görünce arkadaşlar haber yapmak istediler. Ben haberinin yapılmış olabileceğinden bahsettim, zira Çetin BAYRAM isimli bir şahıs bunu bir yerlerde söylerken anlattıklarına kulak misafiri olmuştum, şahsını da tanıdığım için topa girmek istemedim. Arkadaşlar internette arama yapıp haberin yapılmadığına kanaat getirince benden bir ufak açıklama yapmamı istediler, ben de açıklama yaptım.
Haber yayımlanınca Çetin Bayram sosyal medyada hakkımda şöyle bir açıklama yapmış: “Mevzuu aslında geri plan. Şaşırmıyorum böyle işlere benzer kafalar 2 yıl öncede tescilli bir ören yerini yeni keşfedilmiş gibi haber yaptırmıştı 2009 da tescil edilmiş yer. Sonuç definecilere yer öğretti talan ettirdiler orayida. Neyse keşke memleket namına olduğunu bilsem. Ama bu arada tabela okumayı biliyormuş onu anladım. Okuduğu tabelada ‘ M-36 Jackson Tank Destroyeri’ yazmıştım aynen aktarmış.” şeklinde devam ediyor. (Bu arada tırnak içinde yazdığım kısım şahsına aittir , yazım noktalama kusurları onun hakkında bilgi veriyor diye düzeltmedim.) Haline acıdım arkadaşın. Zira yazım kurallarından bihaber olduğunu gördüm, bu yazdıklarına üzülmeme teselli oldu.
Arkadaşın ciddi bir hazımsızlığı olduğu belli; ona Köşk Mahallesi’nin (Köşk köyü) girişinde, köprüden geçmeden 20 m kadar ilerideki suyu tavsiye ederim (Gerçi kesin orayı da biliyordur.), mideye ve böbrek taşına iyi geldiği söylenir.
Benim okumam da yazmam da iyidir, dinlemeyi de çok iyi bilirim. Arkadaşa bir şeyleri göstereyim:
Haberde “Burayı ben buldum.” dememişim ve sadece tankları anlatmışım. Bundan neden gocunduğunu anlamadım. Anlattıklarımı doğru dinleyip yazılanları okuyabilseydi bu lafa maruz kalmazdı.
İyi takip ettiğini bildiğim facebook’taki “Köşe Bucak ERZURUM” sayfama bakarsanız orada 27.05.2013 tarihli bir fotoğraf görürsünüz. Sayfaya da 12 Haziran 2013 tarihinde yüklemişim fotoğrafı. Arkadaşın 8 Haziran 2015 tarihli paylaşımından 2 sene önce yani. Bu paylaşımla neyi amaçladığını söyleyeyim: Tabelayı ben astım, orası benim! Gereksiz bir çıkış olmuş, acıdım kendisine.
Arkadaşın bahsettiği talan edilen ören yeri ile ilgili de açıklama yapayım:
Dumlu kırsalında antik bir yerleşim bulunduğu üzerine Anadolu Ajansı ile bir haber yapmıştık. Haberin yayınlanması iki hafta sonra gerçekleşti. Lokman Kemaloğlu göreve geri dönmüş, Restorasyon ve Konservasyon Müdürlüğü görevine atanmıştı. Haberin yayınlanmasını beklerken çalışma arkadaşım Oğuzhan Türk, Lokman Bey'i ziyarete gitmiş; Çetin Bayram da o esnada oradaymış. Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü iken orayı kendisine gösterip tescilini yaptıran kişi çalışma arkadaşım Oğuzhan Türk'tür. Orayı koruma altına aldırabilmek ve orada çalışma yapılması için haber yaptığımızı Oğuz abi, Lokman Bey'e anlatır. O esnada Çetin Bayram da konuyla ilgilenir ve çeşitli notlar alır, o gün perşembedir ve ertesi hafta pazartesi günü Vali Bey'in il dışından geleceğini, konuyu ona açacağını söyler Çetin Bey. Hatta konuşma esnasında Oğuz abi, oraya jandarmaya yaptıkları başvuru neticesinde konulan, sonra da çalınan kapağı bile anlatır. Haber cumartesi günü yayınlanınca Çetin kardeşimizin hevesi kursağında kalır. Ama durmamış; o gece yememiş, içmemiş bana mesaj atmış, facebook'ta serzenişte bulunmuştu. Sanki oranın tescilini kendisi yaptırmış gibi. Emeğinin olmadığı yer hakkında hırçınlaşmasını anlayamıyorum.
Habere gelince: Haberde “definecileri takip ederek antik yerleşimi bulduğumuzu” söylemiştim. Yine dinleme ve okuma hatası. Tabii oradaki örtülü anlamı da kavrayabilmek gerekiyor. Anlam bilgisinde de sıkıntısı var arkadaşın. Biz haberi oradaki definecilere dikkat çekmek ve devleti, orayı koruma noktasında uyarabilmek adına yaptık; egomuzu tatmin etmek için değil! Kaldı ki haberi yaparken Oğuzhan TÜRK de yanımdaydı.
Hazır emek hırsızlığından konu açılmışken ben de bir şeyler açıklayayım:
Malum son zamanlarda Tortum Yüzen Adalar’ın turizme kazandırılması ile ilgili Vali Bey’in açıklamaları gündemde. Çetin kardeşimiz de poz veriyor. Ben de oranın gündeme gelmesi hikayesini anlatayım:
8 Aralık 2016 tarihinde Palandöken gazetesinde “Köşe Bucak ERZURUM” isimli köşemde “Yüzen Adalar, Toparlak Tabya ve Tırmanıcı Yoğurt Otu” başlıklı bir yazı yayımladım. Benim yazımdan yaklaşık 7 ay sonra (22 Haziran 2017 tarihinde) Çetin BAYRAM ve ekibi bölgeye gidip “ATAK Doğa Sporları Derneği Başkanı Çetin Bayram da kondisyon antrenmanı için Tortum ilçesinde göl aradıkları esnada tesadüfen ‘yüzen adalar’ ile karşılaştıklarını aktardı. Atatürk Üniversitesince söz konusu adaların olduğu alanda bilimsel çalışmalar yapıldığını anlatan Bayram, sözlerine şöyle devam etti:” şeklinde açıklama yapmıştı. (Tortum’un özelliği nedir ki kondisyon antrenmanı için o bölgede göl aramışlar? Şehirde bir sürü göl ve gölet var. O kadar uzağa gitmeye gerek var mı?) Yazımı okursanız oranın bulunma serüvenini kaynak belirterek anlatmışım. Rol çalarak değil, hakkını vererek yaptım. Orada Prof. Dr. İhsan BULUT Hoca’yı, haber yapan basın organlarını anmak gerekirdi, anmadan geçmedim ama Erzurumportalı’nda yayınlanan haberde “biz bulduk” diyenler de kendileriydi. Kaldı ki haberi gördüğümde kendisine bu durumu mesajla bildirdiğimde “Gardaş, her şeyi yazıyorsunuz da dilekçe vermeyi bile biz yapıyoruz.” diyerek kendini savunmuştu. (Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor: Bir akademisyenin bilimsel bir çalışmayı yapıp basın aracılığıyla duyurması sonucu harekete geçmeyen kurum yetkilileri olduğunu ben nereden bileyim? Ben herkesi gayretli çalışıyor, diye biliyorum. Çünkü kimle oturduysam çalışmalarını öyle anlatıyor ki memlekette herkesin saat gibi çalıştığını düşünüyorum. )
Geçen sene de üniversite hocaları başvurusunu kabul etmemiş diye Onur SAĞSÖZ’e haber yaptırmış, Onur ağabeyiyi de yanıltacak şekilde bilgi vermişti. Ben de Onur ağabeyiye işin doğrusunu anlatmıştım. Olay şu:
11.12.2018 tarihinde Erzurum Ajans’ta yapılan haberin başlığı şöyle: ( http://www.erzurumajans.com/burasi-tabiat-varligi-degilmis-77569h.htm ) BURASI “TABİAT VARLIĞI” DEĞİLMİŞ!
Haberin detayında “Bölgede rafting yaparken yüzen adaları fark eden ATAK Doğa Sporları Derneği Başkanı Çetin Bayram, bilimsel çalışmalara ve haberlere konu olan bölgenin koruma altına alınması için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne başvuruda bulundu.” deniyor. Altı çizili kısmı, bilmeyen adama yutturun! Yüzen Adalar yol seviyesinden çok yukarıda olan bir yer. Bölgede rafting yapılabilecek akıntı sadece Tortum Çayı’dır ki o da miktar olarak raftinge kesinlikle müsait değildir. Rafting için müsait yer arayan kişinin akıntı takip etmesi gerekir ki orada da akıntı yoktur. Bir yerden bilgi almadan veya dağ gezisine katılıp şans eseri görmeden oradaki gölü bulmak mümkün değildir. Rafting değil de “Dağ gezisi yaparken bulduk.” deseydi yol götürürdü. Buranın videosunu isteyenler facebook’ta “Köşe Bucak ERZURUM” isimli sayfamda bulabilir. Bakanlar lütfen ekleme tarihine de baksın: 1 Ağustos 2016
Darbe girişiminden sonra Prof. Dr. Murat KÜÇÜKUĞURLU’nun odasında bir gece çalışırken bana sordu:
- Ne zamandan beri tabyalardasın?
2013’ten beri, dedim. (İnanmayan varsa Youtube’a girip Kanal 25’te Naci Ergen ile Biz Bize Erzurum programının tarihlerine bakabilirler. Ayrıca facebook’ta kurup yöneticiliğini yaptığım Köşe Bucak ERZURUM isimli sayfama girip albümleri inceleyebilirler.) “Sen benden erkensin, ben 2015’ten beri uğraşıyorum.” dedi. Eklediği fotoğrafların tarihleri de bunu doğrular.
Tabyalarla ilgili bir proje geçirmişlerdi. Ben de Palandöken’deki tabyaları onların hazırladığı Off-Road turu vesilesiyle gezme şansı bulmuştum ama o dönemde Kardelen TV için Köşe Bucak ERZURUM isimli TV programı çekimlerine ramazan dolayısıyla ara vermiştik. Ramazandan önce tabyaların bir kısmını çekmiştik, “Manevi Kahramanlar” programını araya almak zorunda kaldık. Ramazandan sonra kalanlar için dağlara çıktığımızda küçük tabelalar çakıldığını görmüştük. ( Bu anlattıklarıma yönetmen Yunus BUĞTEKİN, kameramanlar İbrahim Bektaş, Ahmet ERÇEK ve Murat DADAŞ şahittir.) Peşine de projelerini öğrendik, mutlu olduk. Ancak bugün geldiğimiz noktada tabyalar için yapılan projede tabela dışında ne yapıldığını, nasıl bir koruma çalışması yapıldığını vb. durumları bir vatandaş olarak sorguluyorum. O projenin amacını, yapılan çalışmaları, harcanan parayı ve sonucu açıklasınlar da şeffaf mı davrandılar, görelim.
Açıklamasında bir nokta canımı sıkmasaydı bu açıklamaları yapmazdım. Arkadaş diyor ki: Neyse keşke memleket namına olduğunu bilsem.
Ben 80 civarında programa katıldım, 67 program hazırlayıp sundum. Birinden bile bir kuruş para almadım ve talepte dahi bulunmadım. Yıllardır köşe yazarlığı yaparım ve hiçbir talebim olmaz. Tanıttığım her yere daha önceden kendi imkanlarımla gider, inceler, ondan sonra ortaya çıkarım. Devletin bir kuruş katkısı olmamıştır. Devletin resmi araçlarıyla da gezmem, yaptığım harcamalar da kendi kesemden gider. Bu milletin değerlerine sahip çıktım, çıkacağım. Bu şehri tanıtmaya çalışıyorum ve bunu çıkarsız yaptım, kimseye proje sunmadım, kazanç elde etmedim. Sadece yöneticilere ve halkıma oraları tanıtarak şehrim için yatırıma dönüştürülmesini istedim. Benim memleket sevdamı ve hizmetimi sorgulamak kimsenin haddine değildir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.