Ömer Faruk Kızılkaya

Ömer Faruk Kızılkaya

SURİYE’Yİ FİLİSTİN’ İ GEÇ KARDEŞLİĞE GEL

Son zamanlarda gündemimizi Orta Doğu’daki nahoş olaylar meşgul ediyor. Suriye, “Arap Baharı” denen oyunun içinden çıkmaya çalışıyor, Esad kendi halkına zulmediyor,  İsrail- Filistin çatışması insanlık dramına sahne oluyor, Türkiye kendince kahramanlığa soyunuyor, bu durumdan faydalanmaya çalışan ülkeler terörü açıkça destekliyor, zenginlerimiz daha zengin olmanın çarelerini ararken garibanımız da olası bir savaşa girme durumumuzda askere gidecek veya geri çağrılacak çocuğunu kurtarmanın yollarını arıyor. Ben de bu yazımı bu konuya ayırıyorum.

Türkiye böyle bir ateşin içine neden girmeye çalışıyor, bilmiyorum. Amacımız ne, ondan da haberim yok. Bu konuyla ilgili yaptığım kamuoyu araştırmasında halkımızın da bilgi sahibi olduğunu görmedim.  Ortada sadece iki kutup var: Hükümet sözcüleri, muhalifler.

Muhalefet edenler, “Bizim orada ne işimiz var? ABD’nin tetikçiliğini yapıyoruz. ABD’nin karakolluğunu yapıyoruz. İsrail’in güvenliğini sağlıyoruz.” gibi düşünceler atıyorlar ortaya.

Hükümet sözcüleri ise Türkiye’nin olaya Müslüman kardeşlerine destek için müdahale etmeye çalıştığını, Türkiye’nin bölgedeki en üstün güç olduğu için müdahale etmeye çalıştığını, Arap Baharı ile yeniden şekillenmeye başlayan Orta Doğu’nun Türkiyesiz şekillenmesinin yanlış olduğunu ifade ediyorlar.

Ben burada itiraz ediyorum. Beni kınayabilirsiniz, faşist davranmakla suçlayabilirsiniz veya yanlış düşünmekle itham edebilirsiniz. Bunlar sizlerin haklarıdır ama benim de düşüncemi açıklama hakkım var. Yanlış bile olsa…

Baba Esad döneminde PKK, Suriye tarafından desteklendi. Sonradan yine destek gördü ama o kadar aşikar değildi. Şimdi hükümet muhaliflere destek vermekle sanki o günlerin intikamını alır gibi görünüyor.  Ama ne intikama ne de bölgeyi karıştırmaya gerek yok bence. Hele hele bölgeye gönderdiğimiz bisküvi kutularından silah çıkması tamamen yanlış bir politikadır. Sınırlarımızı açtığımız muhaliflerin sınırlarımız içinde yaptıkları taşkınlıkları ve onlara yapılan bağışları anlamak mümkün değildir. Siyaset bu kadar basitleştirilmemelidir. “İnsani yardım, Müslüman kardeşlerimize yardım ediyoruz.” gibi masum savunmaların arkasına saklanan militan yetiştirme fikri bizim bölgedeki saygınlığımıza gölge düşürecektir. Kısa vadede düşünürsek bu politikanın iş yapabileceğini farz edebiliriz ama uzun vadede maalesef dediğim gibi olacaktır.  Zaten ülkemizin en büyük sorunlarından biri ileriye dönük politikalarla arz- ı endam edemememizden kaynaklanmaktadır.

İşin aslına bakarsanız benim bu haftaki yazım siyasi hamlelerle ilgili değil halkın refleksleri ile ilgili olacaktır.

O siyasi hamleleri biz bilmeyiz büyükler bilir. Ama ben halkın balık hafızasına ve iyi niyetine, bu iyi niyet gösterisi içindeki basitliğe dikkat çekmek istiyorum.

Son bir aydır sosyal medyada arap dünyasından gelen haberlere ve resimlere yer verilerek insanımızın refleksleri yoklanıyor ve savaşa girme durumunda zalimin karşısına dikilen kahraman ülke pozisyonuna soyundurulmaya hazırlandığımız dikkati çekiyor. Ee tabii ki Köroğlu hikayeleri ile yetişmiş bir toplum zalimin karşısına dikilir ve zalimden hesap sorar. Ya da ekonomik anlamda bir şeyler yapılması için nabız yoklanıyor. Ne olursa olsun ben bunların ikisine de karşıyım. Bizim orada ne işimiz var Allah aşkına?

Dedelerimiz katarlarla Yemen’e gittiler, geri gelmediler. Türkü yazdık : “Yemen’e gideni gelir mi sandın?” dedik. Filistin cephesinde savaştık. Ne oldu peki? Araplar bizi sırtımızdan vurdular. Yaser arafat’ın dediği gibi:”Ortadoğu, Osmanlı’ya yaptığı ihanetin bedelini ödüyor.”

Suriye, bizim dışımızdaki bir ülke. Her ülkenin iç ve dış sorunları olabilir. Bizim ülkemizdeki terörü desteklemeyi görünürde kesmişlerdi. Şimdi PKK’nın karakolları kuruldu sınırımıza yakın yerlerde. Biz ne yapıyoruz? Onları göstererek kendimizi haklı göstermeye çalışıyoruz. Bu Amerika stratejisi bize gitmez. Amerika’nın bu tip oyunlarını eleştiren bir millet, neden onlara benzemeye çalışın ki? Bize yakışır mı?

Biz kendi atamıza küfredeceğimize onları biraz anlasak kendimizin farkına varacağız. Amerikan tankları Bağdat’a girdiğinde biz ağladık, onlar Saddam heykelini yıkıp üzerinde tepindiler. Tankları çiçeklerle karşıladılar. Amerikan işi demokrasiyi Ebu Garip’te öğrendiler. Şimdi Irak’ta yeni yetişen nesil Amerikalı olacak. Camiler bombalandı hiçbirimiz sesimizi çıkaramadık, onlar da çıkarmadılar.

Siyonizm teşkilatının lideri Dr.Theodor Hertzel birçok defa Saraya ve Babıali’ye mektup yazdı. İngiltere’nin aracılığı ile Theodor Hertzel ve Haham Moşe Levi, Sultan Abdülhamid Han ile görüştüler. Dr.Theodor Hertzel, Abdülhamid Han’a şu tekliflerde bulundu. Filistin’de altın para karşılığı toprak sattığı takdirde:

1- Yahudiler Osmanlı Devletinin bütün borçlarını ödeyecekler.

2- Osmanlı Devletine büyük mali yardımda bulunacaklar.

3- Sultan Abdülhamid Han’ın siyasetini Avrupa’da destekleyecekler.

4- Yahudiler, Osmanlı Devletinde inşa edilecek savaş üslerinin parasını ödeyecekler.

5- Sultan Abdülhamid Han’a şahsı için büyük servet verecekler.

Osmanlı Devleti ekonomik yönden büyük bir çöküntü, hatta, iflas durumunda olmasına rağmen, Sultan Abdülhamid Han bu büyük maddi teklifler karşısında çok hiddetlenerek yüksek sesle, “Dünyanın bütün devletleri ayağıma gelse ve bütün hazinelerini kucağıma dökseler, size siyonistlik adına bir karış yer vermem. Ecdadımızın ve milletimizin kanıyla elde edilen bir vatan, para ile satılamaz. Derhal burasını terk edin. Defolun!” diyerek huzurundan kovmuştur.

Filistin’i işgal eden İngilizler derhal askeri idare ilan ettiler. Çeşitli planlarla, mülk satışlarıyla Yahudilerin sayısını artırmaya başladılar. 1919’da Filistin’de, Arapların sayısı, Yahudilerin 16 misliydi. 1947’de ise Yahudi sayısı ile Arap sayısı eşit duruma geldi.

İkinci Dünya Harbi müttefiklerin galibiyetiyle bitince, İngilizlerin Filistin’i Yahudilere hediye etmesine artık hiçbir mani kalmadı. 14 Mayıs 1948’de Yahudiler, İsrail’in kuruluşunu ilan ettiler.

Kendi vatanlarını parayla satan bir millet, bugünkü durumu karşısında şikayetlenmemelidir. Maalesef bizde aynı hatayı yapıyoruz Allah iktidar sahiplerini gafletten uyandırsın, eğer bu hamleler kasıtlı yapılıyorsa (dilerim gaflet olsun) Allah onları ıslah etsin.

Ben ne Filistin ne Irak ne de Suriye için çivi çakılmasını tasvip ediyorum. Bana Müslümanlığı karşı verenlere cevabım nettir: İslamda cihad farzdır ve farzı yerine getirmemiş olana dinen yakınlık göstermeyi doğru bulmuyorum. Eğer yardım edilecekse bir sürü fakirimiz var. Onlara yardım edelim. En basitinden Erzurum olarak bakarsak olaya; Şehitler, Gaziler, Dağ Mahallesi, Mahallebaşı, Yunus Emre, Maksut Efendi, Kazım Yurdalan vb yerlerdeki kardeşlerimize yardım edelim. Eğer cevabını olayı Kürtlüğe getirirse unutmayın: Kürtler de Müslüman ve bizim kökenden, tarihten, sınırdan kardeşlerimiz. Bir şeyleri kurtaracaksak önce kardeşliğimizden başlayalım ve sınırımızın içindeki yardımlaşmayı sağlayalım. Belki ötekileştirmek yerine kucaklamak hayalini kurduğumuz huzuru tesis edebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer Faruk Kızılkaya Arşivi

HOCAMIN ŞİİR KOKAN ELLERİNİ ÖPÜYORUM

01 Aralık 2022 Perşembe 22:37

SİHİRLİ SÖZCÜKLERİ UNUTTUK MU?

04 Kasım 2022 Cuma 13:09

TABYALAR HER ZAMANKİ GİBİ SAHİPSİZ!

14 Mart 2022 Pazartesi 09:33

ERZURUM’DAN GÜZEL HABERLER VAR

11 Ocak 2022 Salı 08:19

EKONOMİ KIRMIZI ALARM VERİYOR

20 Aralık 2021 Pazartesi 19:48

İĞRENÇ BİR HAFTANIN ARDINDAN…

26 Kasım 2021 Cuma 18:19

KASIM DADAŞIN HÜZÜN AYIDIR

15 Kasım 2021 Pazartesi 13:34