Ortaokul sıralarındayken Türkçe öğretmenimiz Naci Güney, bize bir hikâye anlatıp onun üzerinden sınıftaki bir durumu izah etmişti. Hikâye şöyleydi:

Bir ülkede padişah, vezirlerinden birini diğerlerinden çok severmiş. Diğer vezirler de onu çok kıskanırlarmış. Bir gün bu durumu padişahla konuşmak istemişler. O esnada padişahın çok sevdiği veziri de orada yokmuş. Rahat rahat padişaha durumu anlatıp sebebini merak ettiklerini söylemişler. Padişah da oradaki vezirlere masanın üzerinde duran en sevdiği bardağını kırmalarını söylemiş. Sırayla hangi vezire söylemişse söz birliği etmişçesine "Aman efendimiz, o sizin en sevdiğiniz bardağınız. Ona nasıl kıyarım?" demişler.

Padişah, en sevdiği veziri çağırtmış. Aynı teklifi ona yapmış. En sevdiği vezir de hiç ikilemeden bardağı kaldırıp, yere vurarak paramparça etmiş.

Bunun üzerine hiddetlenen padişah, vezire kızarak "O bardağın benim için çok değerli olduğunu bilmez misin? Nasıl kırarsın onu! Tez kellesi vurulsun?" der.

Bunun üzerine en sevdiği vezir, "Kellem sana feda olsun hünkârım. Senin sözün yere düşeceğine benim kellem yere düşsün. Benim yerime yenisi bulunur da söz yere düştü mü senin şanına gölge gelir. Senin şanına gölge gelirse devletimizin işleyişi tehlikeye girer." der.

Padişah, aldığı cevaptan memnundur ve diğerlerine dönerek " Şimdi anladınız mı bu vezirimi neden çok sevdiğimi?" diyerek büyük bir ders verir.

Gelelim bu hikâyenin hikmetine:

Yazın küçük kardeşim evlendikten sonra ilk kez eşiyle Erzurum'a gelmişti ve gelinimiz Karadeniz'i çok merak ettiğini söylemişti. Biz de Artvin üzerinden Rize'ye kadar gidip gelmeyi planladık. Geçen yıl tatil için Karadeniz turu yapmıştık ama Rize üzerinden gitmiş, Uzungöl'den Bayburt'a geçen yoldan dönmüştük.

Giderken Ovit Tüneli kapalı olduğu için eski yoldan gitmiştik ama kaç tane tünel geçtiğimi sayamamıştım.

Artvin'e Tortum'dan gitmemiştim, ilk kez gidecektim ve Yusufeli yol ayrımından sonra tünelin birinden çıkıp diğerine giriyorduk. Sayamamıştım ama çok da merak etmiştim. Dönüşte kardeşim (yanlış saymadıysa) 56 tünel geçtiğimizi söyledi, Hopa sahilinden Yusufeli yol ayrımına kadar. Hele bir tanesi 5 bin 800 küsur metre idi.

Bir Erzurum fanatiği olarak kıskandım. Çünkü Erzurum'da şu ana kadar hiç tünel görmedim. Oysa Sayın Cumhurbaşkanımız Erzurum mitinglerinden birini yeni bitirmişti ki Erdal Güzel'in eczanesine iş adamı Celalettin Çetinkaya elinde bir dosya ile gelmiş, mitinge çıkmadan önce Cumhurbaşkanımızla görüşme şansı bulabildiğini söylemiş ve Tekman Tünelleri Projesi'ni Sayın Cumhurbaşkanımıza sunduğunu ve projenin sözünü aldığını söyleyerek bölgenin en güçlü STK'si olan ERVAK'tan destek istemişti.

Sayın Cumhurbaşkanımız Tekman Tünelleri'nin müjdesini iki mitinginde verdi yanlış hatırlamıyorsam. Birkaç kez de haber yapıldı ve popülist açıklamalar yapıldı şehrin yöneticileri tarafından. Peki, bugün bölge ile ilgili en ufak bir çalışma var mıdır?

Sayın Bülent Arınç, bir yerde rahmetli Süleyman Demirel'in mitinglerinde ilçelere plaka vermesini anlatmış, rahmetlinin "Plakanız şu olacak, altını çizin." dediğini, bunun üzerine oradaki vatandaşlardan birinin "Baba, geçen seçimde de aynısını demiştin ve altını çizmemizi söylemiştin. Bir şey değişmedi." demesi üzerine Demirel'in "Bu sefer de üstünü çizin." dediğini söylemişti.

Önümüzdeki hafta Sayın Cumhurbaşkanımız bir aksilik olmazsa şehrimize gelecek. Ben de bir vatandaş olarak bu yazıyı yazıp bir köşeye koyayım. Bakarsınız biri okur, Cumhurbaşkanımıza okutur, o da sözünü yere düşürenlerin üzerini çizer. Memleketim hizmet istiyor. Herkes biliyor ki iktidar vekilleri ve belediye başkanları kendi gayretleri ile değil Cumhurbaşkanımızın gayretleriyle seçildiler. Onun sözünü yere düşürmek, kendileri için büyük bir risk olmaktadır. Ben yazımı yazdım, köşeme astım. Herkese esenlikler diliyorum.